AGAIN AND AGAIN

2016

The artwork’s questions are body-space dynamics and the ‘other’s intervention. Each step echoing the past into the present transforms the interaction between an individual and their environment into a quest within designed life’s complexity. This journey explores the body’s position, examines constructed spaces, and uncovers the nuanced erosion of security. It’s more than aesthetics; an invitation to recognise the distrusting atmosphere and personal resistance to art’s power expression in crises. Pastel traces highlight life’s transience, celebrating each day’s uniqueness and showcasing societal and personal expression during crises.

It is a public performance performed while leaving home for a month during the “State of Emergency” (OHAL) in Istanbul, Turkey, in 2016, when the government banned all marches. Regular bans on public and private spaces and daily life limited the relationship between body and space and transformed it into a monitored social order, leaving no space for freedom. This period, which triggers anxiety in social life, makes people question trust, survival, who owns the body and the public, and what or who shapes daily life. It reminds us that the space is political, so the body is also a political space. The performance process questions our relationship with the line the artist draws with pastel paint on the wall to make contact despite the system’s distance. Coloured lines embody the desire and hope of coexistence with all bodies and things.


2016’da hükümetin tüm yürüyüşleri yasakladığı İstanbul’daki olağanüstü hal sırasında bir ay boyunca evden çıkarken gerçekleştirilen kamusal alana ait bir performans. Kamusal ve özel alanlara ve günlük hayata yönelik düzenli yasaklar; beden ve mekan arasındaki ilişkiyi sınırlayarak, özgürlüğe yer bırakmadan izlenen bir toplumsal düzene dönüştürmüştür. Sosyal yaşamda kaygıları tetikleyen bu dönem, güveni, hayatta kalmayı, bedenin ve kamunun kime ait olduğunu, gündelik hayatı neyin ya da kimin şekillendirdiğini sorgulamaya iter. Bize mekanın politik olduğunu, dolayısıyla bedenin de politik bir mekan olduğunu hatırlatır. Performans süreci, sistemin mesafesine rağmen temas kurmak için sanatçının pastel boyayla duvara çizdiği çizgiyle ilişkimizi sorguluyor. Renkli çizgiler, tüm bedenler ve şeylerle bir arada var olma arzusunu ve umudunu somutlaştırır.