In Manipulated Vision, Özgül Arslan explores the tension between the protection of personal space and the intrusive force of external reality, shaped by the socio-political atmosphere of Istanbul during the years in which the work was created.
Through the application of bleach and heat onto velvet, a window-like silhouette emerges — yet instead of adding colour, the material is chemically stripped of it.
This act of erasure questions the false promise of a bright sky and sunlight perceived from within.
The work, activating the agency of its material through colour loss, chemical traces, and embodied effects, makes visible both personal memory and the manipulated perception of social reality.
Created through a deliberate and conscious process, Manipulated Vision stands as part of the artist’s ongoing practice of critical reflection, stretching from the personal to the collective.
Manipulated Vision adlı eserinde Özgül Arslan, kişisel alanın korunması ile dış gerçekliğin müdahaleci gücü arasındaki gerilimi, eserin üretildiği dönemde İstanbul’un sosyo-politik atmosferi bağlamında inceler.
Kadife üzerine çamaşır suyu ve ısı uygulayarak pencereyi andıran bir silüet ortaya çıkar — ancak bu süreçte renklendirme yapılmaz; aksine, malzeme kimyasal olarak renginden arındırılır.
Bu silme eylemi, içeriden bakıldığında algılanan parlak bir gökyüzü ve güneş ışığının sahte vaadini sorgular.
Eser, renk kaybı, kimyasal izler ve bedensel etkiler yoluyla malzemenin edimsel gücünü harekete geçirerek hem kişisel belleği hem de toplumsal gerçekliğin manipüle edilmiş algısını görünür kılar.
Bilinçli ve kasıtlı bir süreçle ortaya çıkan Manipulated Vision, sanatçının kişiselden kolektife uzanan eleştirel düşünme pratiğinin bir parçası olarak durur.
İki tür belirsizlik var; rastlantısal olanın yarattığı ve duyguları yönlendirmek için üretilen. İlkiyle karşılaşıldığında duyulan korkuyla ikincisi arasında derin bir farktan sözedilebilir; birincisinde herkesin tepkisi değişebilirlik içerirken ikincisinde ortak bir tepki hedefleniyor.
Evimdeyim, penceremin kenarına dahi çıkamadığım zamanlar oluyor, çünkü her an karşılaşmak istemediğim bir görüntüye, bir felakete şahit olabilirim. Perde beni koruyor (!). Mahrem alanımı da…
İnsanlık tarihinin kısa bir süresi yönlendirilmiş, üretilmiş bir korkuyla yazıldı. Bu kısa süre nice kuşaklara yetecek. Oysa dünyanın penceresi ne sonsuz bir mavi, insana özgürlüğü hatırlatan.
Yönlendirilmekten kaçınmak için kendi görüntülerini oluşturan insanlar; sanatçılar. Ve bu görüntüler birer yanılsama değil, gerçek yanılsama yönlendirme kararını vererek gücünü dayatanlarda.
Özgül Arslan, mavi perdesini kapattığında penceresinin arkasındakileri gören bir o kadar da olan ve üretilmiş arasındaki farkı sezen bir sanatçı. Onun çağrısı; perdeyi tuvale dönüştürmek ve kendi görüntüsünü yaratmak isteyenlere…