“SILENCIA” – SILENCE

SILENCIA – SILENCE

… The lack of male fertility directed men to an ‘artificial creation’. He didn’t hesitate to establish his power also in this area. Although as a minority, everytime – like today – there are surely some “different” women who dare to keep in step with what men do. There’s still a discrimination like “women art” and they ignore women artists.

That’s why intellectual women transform themselves into men in order to get what they deserve to get in this system of manly power. One day they wake up and find themselves transformed. They had got physical power, deeper voice and their psychological state had changed. At last they had got rid of their fears and become the captains of their lives.

For example; Christine de Pisan is the most reputable name and the first real feminist in French literature between 1395 – 1405. A paradox of this leading feminist is that; on one hand she believes that “an ideal government should include women from the society”, but on the other hand – while standing up for women rights – she also feels herself in need of “being a man”.

The approach of women to adopt this as an “easy way to be present in public space” has also influenced fashion in 1980s. This has facilitated the activities of working women and women in public space. This approach has contributed to the masculine outlook in the mode of dressing as new designs – which were adopted by working women easily, but disowned by other women. With this movement, they have tried to abolish feminine outlook by creating wide shoulders, adding ties to the designs of women clothing.

Why did women made such a gender transformation on themselves although they believe in women rights and equality?

“Silencia” is the name of the woman. Silence, is the “silence of woman”. Women compensate for getting rid of this silence by gender transformation. “Silencia” who is in harmony with the nature, has been converted to “Silencius” that is leaned on nature. They have converted “a” into “us”.

She is behind a frame with the contours diligently sewed, allocated for her behind a pure white surface. There are eyes in the background. The number of eyes are known, and the artist will replace them and explain their definitions and expressions with her own eyes. Although a couple of eyes – trying to define the environment, watching, getting angry, getting bored of her own patience, sometimes crying out, (may be) “peeking” the environment with timid glances – dominate all the space, the mannish portrait of the artist is hang up high above the entrance door of the room, as if she/he has gathered all the power, and wants to cause others to perceive her/his power. Just like us hanging up every blessed object high. Just like the blessed ones watching her from above and dominating with their permanent look – i.e. the father, grandfather portraits hang up on the walls – , she/he now with her “transformation” gets the power and dominates all the other women – realizing or not.

However they’ve got used to her/his power, the portrait of “silencius” is surrounded by lace. Yet being powerful is not being like a man.

Özgül ARSLAN, 2004

SİLENCİA-SESSİZLİK

…Erkek doğurganlığının eksikliği belkide onu “yapay yoldan yaratma” ya iter.Burada da iktidar kurmakta gecikmez.Her çağda –bu çağdada olduğu gibi, mutlaka “farklı” birtakım kadınlar çıkıp,erkeklerin yaptıklarına “ayak uydurma cür’eti”ni göstermiştir tabii ama herdaim azınlıktadırlar. Hala “kadın sanatı” diye bir ayrım yapılmakta ve kadın sanatçıları görmezden gelmektedirler.

    Bu sebeplerden dolayı kadın entellektüeller bu iktidarda hak ettiği yere gelmek için kadından  erkeğe dönüşür.Birgün uyanırlar ve kendilerini dönüşmüş bulurlar._Bedenleni güçlenmiş, sesi kalınlaşmış ve psikolojileri de değişmiştir.Sonunda korkularından  kurtulup gemisini götüren kaptan olmuşlardır.

   Örneğin; Christine de Pisan, 1395-1405 arası Fransız edebiyatının en önde gelen adı ve Fransız edebiyatında ki  ilk gerçek feministir.Bu öncü feministin paradokslarından biri; “kafasındaki ideal hükümet, toplumda kadınlarada yer veren bir hükümettir.”der ve kadınların haklarını savunurken bir yandan da “erkek olma” gereğini duymasıdır.

   Kadınların kolay yol olarak benimsemeleri öyleki 80’li yıllarda modayı da etkilemiştir.Kamusal
Alanlarda çalışan, üretimde yer alan kadınlara kolaylık sağlamıştır.Modacıların tasarladığı ve çalışan kadının benimsediği fakat diğer kadınların hoşlanmadığı,red ettiği erkeksi görünüme katkıda bulunmuştur.-Geniş omuzlar yaratıldı,ceketlerin içersine yerleştirilmiş  vatkalar,ince uzun kravatlar, kalçaya kadar bol olarak gelen geniş omuzlu bluzlarla…feminel görüntü yok edilmeye çalışıldı.

Kadın haklarına ve eşitliğe inandıkları halde niçin kendilerini böyle bir cinsiyet “dönüşümüne” uğratmışlardır?

Silencia, kadının adı. Sessizlik, “kadının sessizliği”. Bu sessizlikten kurtulmanın bedelini cinsiyet dönüşümüyle öder. Doğayla uyum içinde olan “Silencia” doğaya dayatılmış olan “Silencius” olur. “a” yı “us”a çevirirler.

Bembeyaz yüzeyin arkasında onun için ayrılmış çevresi özenle dikilmiş bir kadrajın arkasındadır. Fonda gözler vardır. Sayıları belli olsada onların yerini sanatçı alacak ve kendi gözleriyle onların tarifini, ifadelerini anlatacaktır. Etrafını tanımlamaya çalışan, izleyen, kızan, kendi sabrından sıkılan, yeryer haykıran, ağlayan (belki de) ürkek bakışlarla “dikizleyen” bir çift göz alanın her yerini kapsayan; buna karşın sanatçının erkeksi portresi gücü “kendisinde toplamışcasına”, gücünü herdaim hissettirebilmesi için odanın giriş kapısının üstüne asılmıştır. Tıpkı kutsadığımız herşeyi en yukarı koyduğumuz gibi. Kutsadıklarımızın her daim izleyen baskısını üzerinde hissettiği babasının, dedesinin portresinin yerine edindiği güçle “dönüşümüyle” elinde tutan ve hemcinslerini bu gücüyle ezdiğini ve kendisinden uzak tuttuğunun farkında olarak veya olmayarak.

Ama kanıksanmıştır gücü, etrafı dantellerle bezenmiştir “silencius”un portresi.

Oysa güç erkek gibi olmak değildir.

Özgül ARSLAN, 2004